Nasıl da zordur arada
kalmışlık! Kendin olamamışlık!
Nesiniz siz Allah
aşkına kukla mı?, palyaço mu? Yoksa kim ne derse “o “cu musunuz?
Aşklarımızı da öyle
yaşıyoruz çünkü biz. Kimmiş sevdiğini özgürce haykıran, ne derlerse desinler
ben bildiğimden, sevdiğimden şaşmam diyen. Utançlarımız gözümüzü seğirtiyor,
toplumsal popularizm yüreğimize de perde çekiyor artık.
Sahi ya acılarımız?
Özlemlerimiz? Onlara ne oldu acaba? Şimdilerde sahilden geçer de insan
ayaklarını ıslatır gibi duygularımız.
Eskiden diye başlayan
her cümle kızdırsa da aslında içten içe özlemiyor muyuz acaba eskiden-leri? Her
duygu gibi acının da lezzeti vardı. Yüzdeki üzüntünün yüreğin derinlerine
işlediği duygular neredeler şimdi? Timsah gözyaşları ile ele geçen ruh,
masumiyetini çoktan yitirdi. Sarılırken ağlaya ağlaya özlerdik biz birbirimizi
oysa ve yan yana otururken gideremezdik biz özlemlerimizi. “Yanındayken bile özlüyorum-lar” vardı
mesela. Hasret kokardı otobüsün her
köşesi. Günlerce sürse bile yollar, sevdiklerimizi sadece bir gün görmenin
mutluluğu bize bir yıl yeterdi oysa, çünkü pır pır ederdi sevgi dolu kalp.
Kimliksiz
dolaştığımız gibi duygusuz da dolaşıyoruz artık. Ait değiliz hiçbir yere,
hiçbir düşünceye, hiçbir millete ve hiçbir duyguya. Aç da değiliz üstelik. Tok
hissediyoruz aksine.Tokluğun o arsız, o bencil, o sahte yüzü ortaya çıktı
çünkü. “ Banane”, “ neden ben” ,” aman boşver” hayatımızın en büyük
yardımcıları oldu artık. Yanı başımızdan eksik etmiyoruz artık bu kelimeleri-
cümleleri.
Komsumuz vardı,
anamız-babamız yanımızda olmasa bile
komşumuz vardı!
“ Ev alma komşu al”
vardı çünkü.” Komşu, komşunun külüne muhtaçtı”.
Depresyona girmekmiş, hiperaktif olmakmış, bunalım takılmakmış ne ayıp
şeylerdi üstelik. Komşu Fatma teyze iki nasihat eder, utanırdın. Dedesi
zamanında sırf yemeğe küstüğü için yediği tokatları saatlerce anlatır,
şimdikilerin ne kadar şanslı olduğunu söyler, ne gariptir ki ( şimdi mümkün
mü?) usulca dinlerdin. Kendi içine kapanıklık “ yoksa koca mı istiyor “ a
dönerdi. Depresif hal sinire dönüşür sonra balon gibi sönerdi.
Sahi şimdi kimmiş
benim senelerdir oturduğum ama değil adını, yüzünü bile göremediğim komşularım?
Misafirlikte
yaramazlığın bile bir haddi vardı mesela. Şımardığını anlar babanın surat
ifadesine bakardın. Gözlerde bir büyüme, ya da kaştaki en ufak bir
hareketlenme,olduğun yerde çakılı kalma sebebindi çünkü.
Hadi es kaza büyüdün
“kocaman kız-erkek oldun “ diyelim. Sevdin, sevildin artık.Mutlu anlar da yankı
yapardı ailede. Düğün dernek meselesiyse, aylar öncesinden şimdiki tabiriyle
“çıtlatılırdı”önce. Sancılarla kıvranırdı işlenecek günaha ortak olacak aile.
Tüm ailenin tek tek onayı gerekirdi çünkü. Amcanın, dayının,teyzenin, halanın, dıdısının
dıdısının bile.Bakılacaktı bacağı çarpık mıydı? Gözü şaşı mı? Sarışın mı, esmer
mi? Sarışınsa garanti onay vardı, esmerse “Siyah miyah ama e gülünce fena
değil”olma ihtimali çok yüksekti. Binbir bakış altında kalmanın o yüreğinden
götüren parçası hiçbir ameliyatta bile yoktu. Bir ters davranış değil, az tebessüm
bile eksik onaya neden olabilirdi, ha çok gülümsemek hafif meşrepliğe de
kayabilirdi çünkü. Ayarı iyi tutturmak lazımdı.Bunun için ayrı bir meziyet
gerekirdi. Onayın eksik olması halinde,günlerce,aylarca, belki de yıllarca
beklenen “büyük aşk” belki de nihai sona ulaşamayacaktı. Vazgeçiş de zayıflık
gibi algılanır, üstüne üstüne gidilirdi aşkın.Olmuyorsa olmuyor zorlama
denmezdi. İlla ki olacak gerçekten istenirse idi. Her bir yaşanan zorluk
ahtapot kolları gibi tek tek çözmeye çalışmak mutluluğu perçinlerdi çünkü.
Özledik biz sizi
sevgili duygular. Bu kez sahiden özledik sizi... Nerdesiniz?
Kahkahalarımız
yürekten seslenirdi ve hiçbir politik yüz ifadesi takınmazdık, bilmezdik çünkü.
Durumu idare edemezdik yani. “ Neysek oyduk “. Söz dediysek ordaydık. Yapacam
dediysem yapardık. Sevmediysek zorlamazdık,seviyorsak bırakmazdık. Özü sözü
bir’dik çünkü.
Sahi neden sevgimizi
herkese eşit hissetiriyoruz ? Bizde fark yok mu artık? Öyle veya böyle devir
değişti diyoruz. Anne-babalarımız gibi dirençli değiliz diyemiyoruz. Değişimin
gölgesine sığınıyoruz, pasifiz, aciziz diyemiyoruz da devir değişti diyoruz
işte. Dürüstlüğü değil de oyunculuğu biliyoruz ama. Rollerimizi belirledik
üstelik. Bu değişimin rüzgarında.
Sahnede
sergilediğimiz oyunun figüranları olarak ne denli iyi oynadığımızın farkındayız
şimdi. Oyunumuzun adını da biliyoruz: Üç maymun...
ve herkes durumdan
memnun...
O zaman ne diyelim
” İyi seyirler herkese”….
No comments:
Post a Comment