Sunday, July 13, 2014

İYİ SEYİRLER




Nasıl da zordur arada kalmışlık! Kendin olamamışlık!
Nesiniz siz Allah aşkına kukla mı?, palyaço mu? Yoksa kim ne derse “o “cu musunuz?



Ne vakit kendi kimliklerimizle yüzleşsek, işte o zaman başlıyor felaket çanları çalmaya. Ne vakit kendimizi ifade etsek ya da ifade etmek için çırpınsak işte o zaman başlıyor tüm kaygılar. Ne zaman düşünsek, ne zaman bir şeyler yapmaya çalışsak işte o zaman, herkesin bizimle bir sorunu oluyor.
Aşklarımızı da öyle yaşıyoruz çünkü biz. Kimmiş sevdiğini özgürce haykıran, ne derlerse desinler ben bildiğimden, sevdiğimden şaşmam diyen. Utançlarımız gözümüzü seğirtiyor, toplumsal popularizm yüreğimize de perde çekiyor artık.
Sahi ya acılarımız? Özlemlerimiz? Onlara ne oldu acaba? Şimdilerde sahilden geçer de insan ayaklarını ıslatır gibi duygularımız.
Eskiden diye başlayan her cümle kızdırsa da aslında içten içe özlemiyor muyuz acaba eskiden-leri? Her duygu gibi acının da lezzeti vardı. Yüzdeki üzüntünün yüreğin derinlerine işlediği duygular neredeler şimdi? Timsah gözyaşları ile ele geçen ruh, masumiyetini çoktan yitirdi. Sarılırken ağlaya ağlaya özlerdik biz birbirimizi oysa ve yan yana otururken gideremezdik biz özlemlerimizi.  “Yanındayken bile özlüyorum-lar” vardı mesela. Hasret kokardı  otobüsün her köşesi. Günlerce sürse bile yollar, sevdiklerimizi sadece bir gün görmenin mutluluğu bize bir yıl yeterdi oysa, çünkü pır pır ederdi sevgi dolu kalp.
Kimliksiz dolaştığımız gibi duygusuz da dolaşıyoruz artık. Ait değiliz hiçbir yere, hiçbir düşünceye, hiçbir millete ve hiçbir duyguya. Aç da değiliz üstelik. Tok hissediyoruz aksine.Tokluğun o arsız, o bencil, o sahte yüzü ortaya çıktı çünkü. “ Banane”, “ neden ben” ,” aman boşver” hayatımızın en büyük yardımcıları oldu artık. Yanı başımızdan eksik etmiyoruz artık bu kelimeleri- cümleleri.
Sahi ya öyle yaşamıyorduk değil mi biz çok eskileri?



Komsumuz vardı, anamız-babamız yanımızda  olmasa bile komşumuz vardı!
“ Ev alma komşu al” vardı çünkü.” Komşu, komşunun külüne muhtaçtı”.  Depresyona girmekmiş, hiperaktif olmakmış, bunalım takılmakmış ne ayıp şeylerdi üstelik. Komşu Fatma teyze iki nasihat eder, utanırdın. Dedesi zamanında sırf yemeğe küstüğü için yediği tokatları saatlerce anlatır, şimdikilerin ne kadar şanslı olduğunu söyler, ne gariptir ki ( şimdi mümkün mü?) usulca dinlerdin. Kendi içine kapanıklık “ yoksa koca mı istiyor “ a dönerdi. Depresif hal sinire dönüşür sonra balon gibi sönerdi.
Sahi şimdi kimmiş benim senelerdir oturduğum ama değil adını, yüzünü bile göremediğim komşularım?
Misafirlikte yaramazlığın bile bir haddi vardı mesela. Şımardığını anlar babanın surat ifadesine bakardın. Gözlerde bir büyüme, ya da kaştaki en ufak bir hareketlenme,olduğun yerde çakılı kalma sebebindi çünkü.
Hadi es kaza büyüdün “kocaman kız-erkek oldun “ diyelim. Sevdin, sevildin artık.Mutlu anlar da yankı yapardı ailede. Düğün dernek meselesiyse, aylar öncesinden şimdiki tabiriyle “çıtlatılırdı”önce. Sancılarla kıvranırdı işlenecek günaha ortak olacak aile. Tüm ailenin tek tek onayı gerekirdi çünkü.  Amcanın, dayının,teyzenin, halanın, dıdısının dıdısının bile.Bakılacaktı bacağı çarpık mıydı? Gözü şaşı mı? Sarışın mı, esmer mi? Sarışınsa garanti onay vardı, esmerse “Siyah miyah ama e gülünce fena değil”olma ihtimali çok yüksekti. Binbir bakış altında kalmanın o yüreğinden götüren parçası hiçbir ameliyatta bile yoktu. Bir ters davranış değil, az tebessüm bile eksik onaya neden olabilirdi, ha çok gülümsemek hafif meşrepliğe de kayabilirdi çünkü. Ayarı iyi tutturmak lazımdı.Bunun için ayrı bir meziyet gerekirdi. Onayın eksik olması halinde,günlerce,aylarca, belki de yıllarca beklenen “büyük aşk” belki de nihai sona ulaşamayacaktı. Vazgeçiş de zayıflık gibi algılanır, üstüne üstüne gidilirdi aşkın.Olmuyorsa olmuyor zorlama denmezdi. İlla ki olacak gerçekten istenirse idi. Her bir yaşanan zorluk ahtapot kolları gibi tek tek çözmeye çalışmak mutluluğu perçinlerdi çünkü.
Özledik biz sizi sevgili duygular. Bu kez sahiden özledik sizi... Nerdesiniz?
Kahkahalarımız yürekten seslenirdi ve hiçbir politik yüz ifadesi takınmazdık, bilmezdik çünkü. Durumu idare edemezdik yani. “ Neysek oyduk “. Söz dediysek ordaydık. Yapacam dediysem yapardık. Sevmediysek zorlamazdık,seviyorsak bırakmazdık. Özü sözü bir’dik çünkü.
Sahi neden sevgimizi herkese eşit hissetiriyoruz ? Bizde fark yok mu artık? Öyle veya böyle devir değişti diyoruz. Anne-babalarımız gibi dirençli değiliz diyemiyoruz. Değişimin gölgesine sığınıyoruz, pasifiz, aciziz diyemiyoruz da devir değişti diyoruz işte. Dürüstlüğü değil de oyunculuğu biliyoruz ama. Rollerimizi belirledik üstelik. Bu değişimin rüzgarında.
Sahnede sergilediğimiz oyunun figüranları olarak ne denli iyi oynadığımızın farkındayız şimdi. Oyunumuzun adını da biliyoruz: Üç maymun...
ve herkes durumdan memnun...
 O zaman ne diyelim
” İyi seyirler herkese”….




No comments:

Post a Comment