Thursday, October 16, 2014

" EN "



Trajik hikayelerin başkahramanı olmakta millet olarak üstümüze tanımam. Ya da ' EN' lerin.
En kötü hayat bizimdir, en çok biz üzülmüşüzdür, iş yerinde arkadaşımız bize haksızlık etmiştir. İşveren bize çok yükleniyordur. Bir tek biz terk edilmişizdir. Kahrolası hava hep boğmuştur bizi. Nefesimiz kendimize zor yetmektedir  ve seçimlerimizi hep başkası yönetmiştir. Herkes çok güzel biz çirkinmişiz. En talihsiz olaylar başımıza gelir.

Ailemiz baskılamıştır hep, paramız hiç yetmemektedir, hayal dünyamız aslında herkesten geniş ama biz alanımız dar olduğu için hep altta kalmışızdır. Tüm ülkeler mutlu, biz hep savaşın içindeymişiz .Bu denli karmaşanın içinde kendimiz olamadığımız için isyan etmekteyiz falan filan ...

Ortaya çıkan tablo : Mutsuz insan.

Mutsuz insan doğası tuhaf bişey?  Hatta illet bir hastalıktan kurtulamama gibi, yaşam ile ölüm arasından hiç çıkamamak gibi. Öyle birşey ki bu bulaşıcı!

Tamam üniversiteyi kazandım ama ben doğuda o batıda okuyor. Evet para kazanıyorum ama istediğim gibi harcayamıyorum çünkü önceliklerim o kızlardan farklı. Ve zamanla artarak çoğalan soruların karşısında insanı ben nerde hata yapıyorum'a sürükleyen bir şey bu.
Ben niye etrafa gülümsüyorum ki? Hafif meşrep mi duruyorum yoksa? Bak arkadaşım oldukça ağırbaşlı ve mutsuz? Yo tamam ben de mutsuz olmalıyım o halde. Zaten hava da bozuk!

Bazen en çok bilime de kızıyorum. Herşeye bir çözümünüz var da mutsuz insan psikolojisinin üzerindeki çalışmalarınız neden bu kadar az. Sonra halk kendi arasında çözümler buluyor.

" Ayol bunun nesi olacak. Depresyona girmiştir". 
Tüm yüzler depresif hal pozisyonuna girilerek bir süre de o çemberde dolandıktan sonra artık başka kelime- cümle arayışına girilmeye başlanılır.
"Ay nesi var maşallah cin gibi de ama zaten babası da öyleydi bu çocuğun. Genetiği bozuktur onun değişmez "!!!


Olayı ters yöne saralım; 
Sevdiğiniz sizi terk etmemiş, paranız bir hayli fazla, vaktiniz bol,işinizin patronusunuz ve şu şaşalı görünen Avrupai şehirlerden birindesiniz herkes etrafınızda pervane. Alice harikalar diyarından az öte bir yaşam yani!
Kendinize dair neyi garanti edebilirsiniz başkasına? Hep terkedilen olduğunuz için " Asla ben terketmem mi"?  dersiniz? Kararlı ve duygusal olabilecek misiniz? Yardımsever, dürüst, samimi mi peki???  O da mı olmadı. Simdilik söz vermeyin en iyisi.

Karakteriniz para ve şaşayla etkilenmediyse, genetiğinizle de bilim oynamamışsa sorulacak soru şu oluyor genelde?
: Lan daha ne istiyorsun ki?
Bilgisayardan virüs taraması yapar gibi beyinden hızla geçen cümleler ve artık nasıl bir cevap verebilirim kıskacına yakalanan insanoğlu cevabı:
: Tamam çok zenginim, iyi bir konumdayım, herkes param için etrafımda pervane bu kez kimseye güvenemiyorum!!!
Nasıl çözeceğiz allah aşkınıza! Ya da en sevdiğiniz varlık aşkına!
Acaba Lidyalılar parayı bulmasaydı mesela, ah şu Evliya Çelebi Seyahatnameyi yazıp da bizi kıskandırmasaydı, teknoloji hiç gelişmeseydi. Böylece haset duygularının o çok arttıran facebook olmasaydı, aslında gözümüzün açıldığı ama beynimizin küçüldüğü devirden uzakta olsaydık yine de mutsuz olur muyduk ki? 
Genetiğimizi bozulmaktan kurtarır mıydık sizce?

Kimbilir!!!