Rüya ile gerçeği mi ayırt edemiyor zihnim? Uyanık gibiyim
ama değilim. Bir kalabalık şehirde
uyanıyorum, bir yolculukla başlıyor rüyam,
annemi özlediğimi fark ediyorum otobüsün camına yapışırken. Müzik
zihnimi bulandırıyor. Her geçen insanı eski yaşantımdan biri sanıyorum. Her şey
değişecek biliyorum diyorum, sonra aynı çemberde görüyorum kendimi. Kediler görünüyor
sonra. Gerçeğe döndüğümü anımsıyorum.
Hiçbir anı biriktirmemekti amacım ama rüyalarımda bile
zihnim karışıyor. Otobüsten sesler yükseliyor, çocuklar ağlaşıyor, birileri
homurdanıyor. Ben fotoğraflara bakıyorum,gaipten sesler geliyor sanıyorum,
gözlerim bulanık görüyor diyorum, bir daha bir daha bakıyorum ve değişen bir
şey olmuyor.
Nerde olduğumu anlamıyorum kaç yıl öncesine gittiğimi ya da
? Ne hissettiğimi de anlamıyorum önce. gözyaşlarım kendini salıyor. Sonra hızla sorular yükseliyor beynimde.
Hiçbir şeye hazır olmamanın hazırlığında
olmak nasıl bir duygu peki? Inanmam dediğin her şeye inandırdın sonra. Ben ki
sözlere kanardım. Sesim cılızlaşırdı, kuşlar susardı, rüzgar uguldardı sonra. Bir
ışık sönerdi, bir uykusuz uyanırdı. Bak bu bahar ne çok hit oldu şarkılar, bak
ne çok insan öldü. Bak nasıl da insanlar öfkeli. Bak ben hala burada, bak ben
hala saf, bak ben hala benim.. Rüyamda
öfkeliyim ama, öfkem yankı gibi çarpıyor suratıma şimdi. Ne olduğu belirsiz bir
öfke belki de.
Ara ara sözler, rüyalarıma karışıyor ve yüreğin bedenle
ilgisi olmadığını o küçücük beynin algılayabiliyor mu merak ediyorum? Küçücüğüm, inceciğim, narinim üstelik ama yürekli, ama cesur ama ve ama senin hiç
olmadığından, ama senin olamadıklarından. Not et bir kenara hazır olduğunda
okursun belki.
Aşkın körlüğü denen
şeyin olmadığına ikna ederdin sonra. Her
şeyin yok olduğuna,” karahindiba çiçeği gibi” derdin aşka, ben saflığını ve
temizliğini kastettiğini sandım oysa öyle demek istemediğini her bir parçam
dağılınca anladım “ ben durdum ve sen
üfledin”. Unuttuğun bir şey var ama her tüy bir tohum oluyor, yeniden doğuyor sonra
öldürdüğün her bir ruh. Bil istedim.. 🔻
Ben bir kedi uysallığına bürünürdüm, sen ise hırçın aslana. Ben
sıcağı severdim. Sen ise bir korkak gibi
kaçardın. Rüyamda bir şey demiştir
sandım ama değişen bir şey yokmuş onu anladım.
Atlar, prensler karışıyor yollara sonra. Süvariler üstüme
üstüme geliyor. Korkudan ne yapacağımı bilemiyorum ve her yerden sesler yükseliyor.
. “Now so long, Marianne, it's time that we began to laugh
and cry and cry and laugh about it all again” ve ben ŞAH MAT olmadan
uyanıyorum..